25 Ocak 2020 Cumartesi

         Avustralya Yangını'nda neler oldu?
-Toplam 1.25 milyar hayvan öldü.
-Dünya üzerindeki koalaların 1/3'ü öldü.
-28 insan öldü ve binlerce insan evsiz kaldı
-Ciddi iklim değişiklikleri yaşandı.
-Avustralya'nın başkenti Canberra duman altında kaldı.
-Ve hâlâ yangın sönmedi!
Bizler bu yangına destek olarak bağışta bulunabiliriz ve  yangından kurtulan canlılara destek olabiliriz.
Resmiye UZGÖR/80. Yıl Cumhuriyet Anadolu Lisesi

21 Ocak 2020 Salı

Hava Kirliliği 

 Canlı metabolizmasına zararlı birçok Yazım havaya karışması şeklinde tanımlayabileceğimiz "hava kirliliği" günümüzde tüm insanlığın ve özellikle de büyük yerleşim merkezlerinin ciddi bir problemdir. Aslında bu problemin nereden ve ne zaman çıktığını söylemek oldukça zor. Belki de insanın ateşi bulma tarihini hava kirliliği için başlangıç olarak almak en doğrusu. Ama, kentlerin havasını ilk siyah bulutların kapladığı, nefes almanın zorlaştı, toplu ölümlerin olduğu tarih, "endüstri devrimi" nin başladığı yıllardır. Endüstrileşme ve teknolojik gelişmeler hava kirliliğine artan bir etkide bulunmuştur. Otomobillerin üretiminin artması ve bunlarda petrolün kullanımı, fabrika bacaları ve kimyasal madde üreten imalathanelerin artması hava kirliliğine ayrıca katkıda bulunmuştur.
  Ama bunlar hep günümüzde gelişmişliğin göstergesi kabul edilmektedir. Peki havayı kirleten bu maddeler nelerdir ve nasıl oluşurlar? 
  Hava kirliliğinin büyük bölümü "yanma reaksiyonları" ndan kaynaklanmaktadır. Karbon ve hidrojen moleküllerini içeren petrol ürünleri yakıldığında karbondioksit ve su oluşur. Ama tam yanma gerçekleşmediğinde karbonmonoksit gibi insan sağlığı için çok tehlikeli ve bazen de öldürücü gazlar üretilir. Örneğin arabaların motorları karbonmonoksit üretirler.


   Hava kirliliğine CO %52, SO2'nin %18, hidrokarbonların %12 oranında katkıları vardır. Şimdi bu gazların kaynaklarına ve etkilerine kısaca bir göz atalım. 

Karbonmonoksit (CO) :

   Karbonun oksijen ile birlikte yanması ile açığa çıkan bir gazdır. Oksijenin yetersiz olduğu yanma reaksiyonlarında karbonmonoksit oluşur

C(k) + 1/2 O2(g) ----> CO(g)

   Yanma reaksiyonlarında yeterli oksijen varsa karbonmonoksit yerine karbondioksit oluşur. 

C(k) + O2(g) ----> CO2(g) 

   Karbonmonoksit çok zehirli bir gazdır yetişkin bir insan, yarım saat boyunca, %1 oranında karbonmonoksit içeren bir odada kapalı kalırsa kısa sürede yaşamını yitirir. 


Sülfür oksitler (SOx) :

    En kirletici ve en çok bulunanları SO2 ve SO3 tür. Havadan ağır olan bu iki gaz kolaylıkla suda çözünüp aside dönüşebilir. 

SO2 + H2O ----> H2SO3 (Sülfüröz asiti) 

SO3 + H2O ----> H2SO4 (Sülfirik asit) 

   Bu asitler, havada yoğunlaşıp asit yağmuru olarak yeryüzüne döner. Bu gazların havaya yayılmasında petrol rafinerileri, termoelektrik santralleri ve demir eritme tesisleri 1. derecede sorumludur. Organizmanın bazı salgıları ile temas ettiğinde kükürt asite dönüşür ve kronik bronşite yol açar.


Azot oksitler (NOx) :

   Atmosferde en çok bulunan şekli NO NO2 dit. Ateşlemeli motorlarda yüksek ısıda azotun oksijenle birlikte yanmasından oluşan gazlardır. Yüksek ısılarda şimşek çakması sırasında havada kendiliğinden de oluşabilir. 

N2 + O2 ----> 2NO

   Havadaki oranı, büyük ölçüde o bölgedeki araba termoelektrik santrali ve petrol rafinerisi sayısı ile paralellik gösterir. Boğaz ve bronş tahribatlarına yol açar. NO hava ile temas ettiğinde hemen yükseltgenerek NO2 ye dönüşür. NO2 rahatlıkla suda çözünüp asit çözeltisi oluşturabilir. 

NO(g) + 1/2O2 (g) ----> NO2 (g) 

2NO2 + H2O ----> HNO3 +HNO2









20 Ocak 2020 Pazartesi



  Tüm canlılar için yaşanabilir bir dünya hayali kuran, hayatını doğayı korumaya adayan Toprak Dede aramızdan ayrıldı, nur içinde yat Hayrettin Karaca...

16 Ocak 2020 Perşembe

İKLİM DEĞIŞIKLIĞI EN ÇOK GÖZ BEBEĞİMİZİ ETKİLER


         Avrupa Yeşil Düzen Anlaşmasını destekeyen eTwinning, bugünün çocuklarının yarının büyükleri olduğunun ve iklim değişikliğinin etkilerini en çok onların yaşayacağının farkındadır. Bu nedenle, bu yıl boyunca eTwinning’in odak noktası öğrencileri daha bilinçli tüketiciler haline getirerek bu bu süreci desteklemek olacaktır. Bu şekilde, öğrenciler yeni tutumlar geliştirmek, uygun seçimler hakkında bilgi edinmek ve çevre konusunda daha bilinçli seçimler yapmak için yönlendirilecekler. (Newsletter alinti)
                Daha ne yapabiliriz? 
Eğitimci olmak sorumluluğumuzu arttırıyor.
Gelecek ellerimizde şekilleniyor demek fazla iddialı olur belki ama herşey akil insanoğlunun elinde düşüncesiyle devam edersek bazı yanlışları düzeltmek daha kolay olacaktır.
25 Litre gibi belgesellerle fotoğraflarla  sanatla muzikle veya böylesi  projelerle daha çok kişiye ulaşılabilir. 
Gençlere ve onların bilincine güveniyorum. Hem kendileri için hem de gelecek için doğa için güzel işler yapacaklar. Onlar için yine onlarla çocuklarımızla herşeyin ustesinden daha kolay gelebiliriz. 

SU


Arkadaşlarımıza suyun önemini, tükenirse neler olabileceğini ve bunları nasıl önleyebileceğimizi emaze web2 aracını kullanarak sunduk. Hayatımızın her alanında olan suyu, düşüncesizce kullanarak israf edersek, yeşilin olmadığı bir geleceği kendi ellerimizle kurmuş oluruz. Böyle bir geleceği önlemek için yaptıklarımızın farkında olmalı ve farkındalık yaratmalıyız.
Çok zamanımız yok.
Bir şeyler yaparken
Vazgeçilmezimiz olan suyun,
Ne kadarını harcadığımızın farkında olarak yapalım,
Farkındalık yaratalım,
Çünkü
Her şey doğa için...
DAN. ÖĞR. ZÜBEYDE ÇOLAK/YUSUF KALKAVAN ANADOLU LİSESİ

7 Ocak 2020 Salı

HAYATIN TEMELİ; 'SU'


Su, yaşamın kaynağıdır. Suyun olmadığı yerde 
yaşam olması imkansızdır. Çünkü tüm canlılar yaşamak için suya ihtiyaç duyarlar. 

     Dünya üzerinde kullanılabilir yer altı ve yer üstü su kaynakları mevcuttur. Bu su kaynakları canlıların yaşamı için önemlidir ve her geçen gün azalmaktadır. Bu azalmanın temel nedeni ise insanoğludur. İnsanoğlu hem kullanılabilir suyu israf ediyor hem de kullanılabilir su kaynaklarını kirleterek suyu kullanılamaz hale getiriyor. Tabi ki su yalnızca insanlar için değil; hayvanlar, bitkiler ve hatta mikroorganizmalar için de olmazsa olmazdır. Bu canlıların da aynı insanoğlu gibi su olmadan yaşamaları imkansızdır.





Özetle su, her canlının yaşam kaynağıdır. Suyun olmadığı bir gezegende yaşam olması imkansızdır. İnsanlar suyun canlılar için önemini bilmelerine rağmen suyu gereğinden fazla kullanıyor veya su kaynaklarını kirletiyorlar. Bu şekilde su kaynakları azalıyor ve bir gün su kaynakları yok olduğunda yaşam da son bulacak.






        SUYUN ÖZELLİKLERİ

  • Su kohezyon ve adhezyon kuvvetlerine sahiptir.
  • Su özgül ısıya sahiptir.
  • Donma Noktası farklıdır.
  • Su katı, sıvı ve gaz gibi maddenin üç halinde bulunabilir.
  • Suyun elektriksel iletkenlik özelliği vardır.
  • Su üçlü noktaya sahiptir.
  • Su yüksek erime noktasına sahiptir.
  • Su kılcar damarda hareket etme özelliğine sahiptir.
  • Su yüzey gerilimi özelliğine sahiptir.



                                                                                                  Resmiye UZGÖR /ESYCAL

                          Su Kirliliği

  İnsan ve canlı yaşamı için hayati öneme sahip olan su kullanılabilir olması için tehlikeli kimyasallardan ve bakterilerden temizlenmiş olması gereklidir. Ayrıca derelerden ırmaklardan ve göllerden alınarak yerleşim yerlerindeki insanların kullanımına sunulan su belirli standartlara uymak zorundadır. Aksi durumda kullanılması tehlikeli sonuçlar doğurabilmektedir..
  Günümüzde teknolojinin gelişmesi, nüfus artışı gibi etkenlerden dolayı su kaynakları olan dereler, göller ve yeraltı suları aşırı kirlenme ile yüz yüze kalmaktadır. Yerleşim yerlerinin ve fabrikaların atık su derelere veya göllere bağlanmaktadır.


   Atık sulardaki kimyasal maddeler ve organik bileşikler suda çözünmüş olan oksijenin miktarının azalmasına sebep olur. Bu da suda yaşayan bitki ve hayvanların ölüm oranını arttırmaktadır. Bu tür sular daha koyu renge ve pis kokuya sahiptirler. Hatta bazı göller veya derelerde aşırı kirlenme sonucu canlı yaşamı sona ermiş ve içerisinde atıklardan meydana gelen adacıklara oluşmuştur. Çiftçiler tarafından daha verimli ürün elde edilebilmek için kullanılan gübreler, yağmur gibi etkenlerle yeraltı ve yerüstüsularına karışmaktadır.
   Yüksek oranda nitrat ve fosfat içeren gübreler su ile karıştığında suda yosunların daha fazla üremesini sağlar bu da yosunların diğer canlılardan daha fazla oksijen kullanılmasına sebep olur ve diğer canlıları tehdit eder. Bu tür sularda pis kokulu ve kötü tatlı olurlar.


   Benzer olarak deterjanlar ve tarım ilaçları da su kaynaklarını önemli ölçüde kirletmekte olup canlı hayatını tehdit etmektedir. Ancak, bu kullanılan maddeler bakteriler tarafından parçalanabilir hale getirilebilir, kirlenme oranı azaltılabilir.


   Radyoaktif atıklar da gün geçtikçe tehlike oluşturmaktadır. Bu atıklar belirli şartlarda saklanmaktadır. Fakat, bazı durumlarda kaza ile veya bilinçsiz bir uygulama ile tabiata ve yeraltı sularına karışmaktadır. Radyoaktif atıklar tarafından yayılan radyasyon ise canlılarda kanser ve mutasyonlara sebep olmaktadır.


   Fabrikalar genellikle dere veya göl kenarlarına kurulurlar Çünkü soğutma ve diğer işlemler için suya ihtiyaç vardır. Soğutma amaçlı kullanılan dere veya göl suyu  kimyasal olarak kirlenmeden tekrar göle veya dereye döner. Fakat, bu su biraz ısınmış olur. Mesela, yaz aylarında fabrikaya yakın suların sıcaklığı 25 derece civarındadır. Sudaki sıcaklık artışının iki kötü sonucu vardır. Birincisi, ısınan su içerisinde oksijen miktarı azalır. İkinci sonuç ise, sıcaklık artışıyla sudaki maddelerin çürüme ve bozulma hızları artar. Bunun sonucu olarak çürüme de sudaki oksijeni tükettiği için, sudaki oksijen miktarı daha fazla azalır. Suda çözünen oksijen miktarının azalması şu altı hayatını tehdit eder.


   Doğal dengeyi bozan ve su kaynaklarını kirleten etkenleri ortadan kaldırmak için son yıllarda yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Yerleşim yerlerinin atık suları arıtma istasyonlarından geçirildikten sonra tabii su kaynaklarına verilmekte, fabrikalara filtre ve arıtma tesisleri konmakta, tabiata zarar vermeyecek yeni ürünler elde edilmektedir. Bütün bunların yanında insanlar çevreyi koruma adına bilinçlendirilmektedir. Çünkü, insanlar artık şunun farkına varmıştır.

  Dünya bir tanedir ve Onu koruyacak                              yine insanlardır. 







5 Ocak 2020 Pazar

Yaşamın başlaması su sayesinde olmuştur, devam etmesi de...

Donan su dibe batsaydı yaşam devam eder miydi?

         Su (H2O) tüm canlıların yaşam kaynağıdır. Yaşamın başlaması su sayesinde olmuştur, devam etmesi de... Su bizim vazgeçilmez yaşam kaynağımız ve aynı zamanda çok farklı özelliklere sahip kimyasal bir bileşiktir. Su moleküllerini diğer moleküllerden ayırt eden birçok özellik vardır. Bunlardan bir tanesi diğer moleküllerin katı halleri daha yoğun olduğu için sıvı hallerinin dibine çökerken suyun katı hali olan buzun, suyun üzerinde yüzmesidir. Peki su moleküllerinin diğer moleküllerden farklı olmasını sağlayan şey nedir?


       Su molekülleri donarken birbirinden uzaklaşarak hacmi artar. Kışın göllerde ya da su birikintilerinde buzların su üzerinde yüzdüğünü görmüşsünüzdür. Diğer katıların tersine yoğunluğu daha az olan katı haldeki su molekülleri yani buz, sıvısının üzerinde yüzmektedir. 
            Su molekülleri sıvı haldeyken rastgele form alırken buz halindeyken kristal kafesler oluşturarak hizaya girerler. Su moleküllerini bir arada tutan hidrojen bağları bu kristal kafeslerin oluşmasını sağlar. Bu formu alırken moleküller sıvı hale göre daha çok hacim kaplar, bu yüzden aynı miktardaki buzun hacmi sıvı halinden daha fazla olur. Buz halindeki moleküllerin en bilindik formu altıgen (Hegzagonal ) yapıda olanıdır. Moleküllerin altıgen şeklini aldığı buz formu nispeten daha yayılmış bir yapıya sahiptir; hacmi daha fazla, yoğunluğu daha küçüktür. Altıgen terimi, kristalin düzlemine bakıldığında oluşan kristal yapıdan gelir.

Su (H2O) tüm canlıların yaşam kaynağıdır.

kaynak: water:bilim ve toplum

4 Ocak 2020 Cumartesi



TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ 9. SINIF MASAL ÜNİTESİ
MASAL YAZMA ÇALIŞMALARI





FİDAN
Bana derler Meryem, yok derdime Merhem, önüme dünyayı sersen, ölürüm de vazgeçmem. Yuvamdır şu ağaçlar, kesilmesine izin vermem. Bir varmış bir yokmuş. Pırıl pırıl gökyüzü yokmuş artık. Kasvetin zamanıymış.
   Bir gariban Meryem varmış bir de zalim inşaatçılar. İnşaatçılar Meryem'in okul yolundaki minik, şirin bahçesini; ağaçlarının, çiçeklerinin, en sevdiği şeylerin olduğu canım bahçesini yıkıp yerine inşaa edecekleri sitenin güvenlik kulübesini kondurmak istiyorlarmış.
    Bir bahar günü, Meryem anasına hoşça kal deyip çıkmış evden. Okula gidiyormuş.  Giderken bahçesine uğramış fakat bir de ne görsün! Koca koca adamlar ağaçları kesiyorlarmış. Meryem donakalmış. Sinirli sinirli gitmiş gözü gibi baktığı yere. "Neden kesiyorsunuz ağaçlarımı?” demiş. “Yandaki binanın güvenlik kulübesi olacak burası" demişler. Meryem akıllı bir kız olduğundan kavgayla bu işi çözemeyeceğini anlamış ve okula gitmiş. Okulda bu olayı arkadaşlarıyla paylaşmış ve arkadaşları da çok üzülmüş. İkinci derste öğretmen Meryem'in yerini değiştirmiş. Metin ile sıra arkadaşıymış  artık. Teneffüs olunca bu olayı Metin ile de paylaşmak istemiş. Metin her zaman olduğundan daha sessizmiş. Meryem kendi derdini anlatmaya başlayınca Metin'in gözleri dolmuş. "Ne oldu Metin sana, neden ağlıyorsun?" demiş. Metin anlatmaya başlamış derdini. Ağaçların kesilmesinden haberi varmış zaten. Ailesinin durumu çok iyi olmadığı için inşaatta çalışmaya başlamış. Meryem'in ağaçlarının olduğu yeri kesmesi gerekince de işten ayrılmış. Ailesine söyleyemiyormuş işten ayrıldığını. Metin çok zor durumdaymış.
    Meryem önce ne yapacağını bilememiş ama sonra aklına bir şey gelmiş. Metin'den işe geri girmesini istemiş Meryem. Bu Metin'i ne kadar şaşırtsa da kabul etmiş, zaten kendini mahcup hissediyormuş. Meryem'in isteği üzerine, zaten bir işe girmesi gereken Metin eski çalıştığı yere gidip özür dilemiş ve işe ihtiyacı olduğunu söyleyince tekrar işe girmiş. Meryem'in bir planı varmış. Evde planı kurmuş ve ertesi gün okula değil de Metin ile birlikte işe gitmiş kız. Demiş ki Metin'e "Metin sana söylediğim şeyleri yap tamam mı? Yaparsan eğer ağaçları kurtarabiliriz" Metin bunu kabul edince de Meryem Metin'in ağaçların kesildiği aletlerin olduğu çantayı alıp inşaat halindeki binaya çıkmasını söylemiş. İşçiler o esnada zaten moladaymış. Meryem de işçilere patrona nasıl ulaşabileceğini sormuş
- Patron mu? Nerden bilelim kızım? Müteahhit şurada git ne soracaksan ona sor.
- Bana patron lazım ama burada yoksa yapacak bir şey yok.
Meryem homurdanarak gitmiş müteahhittin yanına.
- Ne olacak?
- Ne ne olacak?
- Ağaçlarımı kesince ne geçecek elinize? Amacınız ne sizin?
    Müteahhit sigarasını söndürmüş ve Meryem'in üzerine gözünü dikip "Seni neden ilgilendiriyor, git dersine çalış, fidan dikme afişlerini yapıştırırsın sonra sağa sola" demiş. Meryem bunun üzerine çok sinirlenmiş ve Müteahhit oradan ayrılınca masada unuttuğu cüzdanını kapıp kaçmış Metin'in yanına.
"Metin bak! Bu adama yaptığının ne kadar kötü bir şey  olduğunu anlatmalıyız."
    Metin cebinden birkaç tane fidan tohumu paketi çıkartmış ve aynı şeyi düşünmüşler. Fidan tohumlarını cüzdana ve kaçırdıkları alet çantasına döküp binanın balkonundan atmışlar. Müteahhit telefonla konuşurken birden bire kafasına cüzdanı düşmüş ve yukarı bakınca Metin ve Meryem'i görmüş telefonu kapatıp yukarı gelmiş.
-Cüzdanımda tohumlar olmasını fidanların paradan daha değerli olduğuna bağlayacaksanız ağaçları kesmekten vazgeçebiliriz ancak alet çantasını neden yukarıdan atmanıza anlam veremedik.
- Özür dileriz. Onu yapmamalıydık. Üzgünüz. Lütfen ağaçları kesmeyin.
- Tamam ağaçları kesmeyeceğiz ama bir daha böyle şeyler yapan çocuklar olmayacaksınız. Anlaştık mı?
-Evet, teşekkür ederiz.
Bu olaydan sonra Meryem ve Metin sinirlerine hâkim olmaları gerektiğini anlamışlar ve Müteahhit de cüzdanından çok çocukların doğa sevgisine önem vermesi gerektiğini öğrenmiş. Gökten üç fidan düşmüş ve biri bunu okuyanların, biri doğayı sevenlerin, biri de fidanların paradan daha önemli olduğunu düşünenlerin bahçesine düşmüş.
                                                                                               YAZAN: TUNA SU G



   
9. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ MASAL ÜNİTESİ
MASAL YAZMA ÇALIŞMALARI
   
 KİRLİ DENİZ 
       Bir varmış bir yokmuş, balıklar yüzerken, deniz kızları top oynarken, dalgalar kıyıya vururken, balık gelmiş midyeye, oynamışlar güle güle. Çok eskiden uzak bir şehirde çok mutlu bir ailenin iki çocuğu varmış. Büyük çocuk bilgisayar oyunlarını ve filmleri severmiş. Küçük çocuk ise doğayı, denizi ve hayvanları çok severmiş. Günlerden bir gün küçük çocuk denize gitmek istemiş. Annesini ve babasını ikna etmiş ve hep birlikte denize gitmişler. Küçük çocuk abisiyle birlikte denize girmiş. Abisinin elinde yarım bir cips paketi varmış. Cipsini bitirince paketi denize atıvermiş. Küçük kardeşi onu uyarmış böyle yaparsa denizleri kirleteceğini ve burada yaşayan canlılara zarar vereceğini söylemiş fakat abisi onun uyarılarına kulak asmamış ve yüzmeye devam etmiş. Gittikçe denizin suyu kirleniyor her tarafı çöp dolmaya başlıyormuş. Bu durumdan rahatsız olan küçük çocuk denizden çıkma kararı almış. Mutsuz bir şekilde denizden çıkınca annesi meraklanmış ve sormuş:
-Ne oldu sen denizi çok seversin niye hemen çıktın?
-Denizler artık eskisi gibi değil çöp dolu, artık orada yüzmek istemiyorum demiş.
      Abisi de bir süre sonra denizden çıkmış ve şezlongda dinlenirken uyuyakalmış. Çok tuhaf bir rüya görmüş. Rüyasında denizin derinliklerinde denizkızları ve çeşit çeşit balıkla birlikte mutlu bir şekilde yüzüyormuş fakat bir süre sonra denizin suyu simsiyah olmuş, çöpler üstlerine üstlerine gelmeye başlamış. Bunu gören deniz kızları, balıklar, ahtapotlar ve diğer deniz canlıları kaçacak delik aramışlar çünkü bu çöpler onlara zarar veriyormuş. Bütün bu olanları şaşkınlıkla izlemiş ve zıplayarak uyanmış. Kendini bugün yaptığı şeyden dolayı çok kötü hissetmiş. Bu gördüğü rüyayı küçük kardeşine anlatmış ve birlikte denizde toplayabildikleri kadar çöp toplamışlar. Onları gören insanlar da onlara yardım etmeye başlamışlar, çöp atanları uyarmışlar. Böylece hep birlikte insanlığa ve deniz canlılarına temiz bir deniz bırakmışlar. Gökten küçük, orta ve büyük üç tane deniz kabuğu düşmüş. Küçük olan büyük ve küçük kardeşin deniz çantasına, orta olan denizin en güzel yerine, büyük olan ise denizi kirletenlerin başına.





                                        YAZAN: NEHİR Ş


1 Ocak 2020 Çarşamba

  

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ 9. SINIF MASAL ÜNİTESİ

ÖĞRENCİLERİMİZİN MASAL YAZMA ÇALIŞMALARINDAN

BİR ÇEVRE KİRLİLİĞİ MASALI
Benim adım Sıla. Selam verdim kuşlara. Kuşlar göç etti sonbahar gelince, gelinle kavga etti görümce. Küçük kız ağladı masal bitince. 
     Bir varmış, bir yokmuş. Yaşar adında küçük bir çocuk varmış. Yaşar yediği her şeyin çöpünü yere atarmış. Okulda da sırasının altındaymış çöpleri hep. Ama bu durum artık çevre perisini üzmeye başlamış. Arkadaşının bu durumunu gören rüya perisi de akşam Yaşar’ın rüyasına girmeye karar vermiş. Rüya perisi tüm hazırlıkları tamamlamış ve akşam olmasını beklemeye başlamış. Akşam olunca Yaşar odasına gidip uyumuş. Yaşar biraz daldıktan sonra rüya perisi Yaşar’ın rüyasına girmiş. Rüya şöyleymiş;
     Yaşar sabah uyandığında odasının dev çöplerle dolu olduğunu görünce çok şaşırmış ve “Bu çöpler de neyin nesi böyle” demiş. Çöplerin arasından bir ses “Bunlar bugüne kadar etrafına attığın çöpler, eğer çevrene biraz daha çöp atarsan sadece odan değil, bütün ev çöp olacak ve aileni göremeyeceksin” demiş. Yaşar ağlayarak “Hayır, hayır. Lütfen yapmayın. Ben ailemden ayrılamam. Ne isterseniz yaparım” demiş. Ses tekrardan “Bundan sonra etrafına çöp atmayacaksın, hatta atanları görürsen, uyaracaksın, tamam mı Yaşarcığım?” demiş. Yaşar “Tamam, bundan sonra etrafa çöp atmayacağım ve atanları da uyaracağım. Buna söz veriyorum” demiş. Rüya perisi Yaşar’ın ders aldığını anlayınca rüyadan çıkmış ve Yaşar uyanmış. Gördüğü rüyanın etkisiyle sabah okula giderken yolda gördüğü çöpleri alıp çöpe atmış. Ve bu sayede çevre perisi de eski mutluluğuna kavuşmuş.
   Gökten üç kiraz düşmüş, biri çevre ve rüya perisinin başına, biri Yaşar’ın, biri de çevreyi temiz tutanların başına... 
YAZAN: SILA C