30 Mayıs 2020 Cumartesi

iklim değişikliği ve covid19

2019 yeni koronavirüsün (2019-nCoV) veya ciddi akut solunum sendromu koronavirüs 2'nin (SARS-CoV-2) ortaya çıkması ve yayılmasıyla dünyayı tehdit eden yeni bir halk sağlığı krizi var. Virüs yarasalardan kaynaklandı ve Aralık 2019'da Çin'in Hubei eyaleti, Wuhan'da henüz bilinmeyen aracı hayvanlar aracılığıyla insanlara bulaştı. Bildirilen yaklaşık 5,93Mn vakada 2019 (COVID-2019) ve bildirilen 2, 39 ölüm bildirildi (05 / 29/2020). Hastalık, inhalasyon veya enfekte damlacıklar ile temas yoluyla bulaşır ve kuluçka süresi 2 ila 14 gün arasında değişir. Semptomlar genellikle ateş, öksürük, boğaz ağrısı, nefes darlığı, yorgunluk, diğerleri arasında halsizliktir. Hastalık çoğu insanda hafiftir; bazılarında (genellikle yaşlılar ve komorbiditesi olanlarda), pnömoniye ilerleyebilir, akut solunum sıkıntısı sendromu (ARDS) ve çoklu organ fonksiyon bozukluğu. Birçok insan asemptomatiktir. Vaka ölüm oranının% 2 ila% 3 arasında olduğu tahmin edilmektedir. Teşhis, virüsün solunum sekresyonlarında özel moleküler testlerle gösterilmesidir. Yaygın laboratuvar bulguları arasında yüksek C-reaktif protein (CRP) ile normal / düşük beyaz hücre sayıları bulunur. Bilgisayarlı tomografik göğüs taraması semptom veya hafif hastalığı olmayanlarda bile genellikle anormaldir. Tedavi esasen destekleyicidir; antiviral ajanların rolü henüz belirlenmemiştir. Önleme, şüpheli vakaların ve hafif hastalıkları olan ve hastanelerde temas ve damlacık önlemleri içeren sıkı enfeksiyon kontrol önlemleri olanların evde izolasyonunu gerektirir. Virüs SARS-CoV ve Orta Doğu solunum sendromu koronavirüsünden (MERS-CoV) iki atadan daha hızlı yayılır, ancak daha düşük ölüm oranına sahiptir. Bu yeni salgının küresel etkisi henüz belirsizdir.
  
 Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, corona virüsü sebebiyle fosil yakıtların iklime olan etkisinin azaltılmış olduğunu belirtti. Peki corona virüsü salgını sürecinde iklim değişikliği durabilir mi?

  Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu “Özellikle İstanbul’da sabah ve akşam trafiğinde binlerce özel araç emisyona neden oluyordu. Duran trafikte çıkan egzoz gazlarındaki emisyonlar hava kirliliğine ve solunum yolu hastalıklarına neden oluyordu. Corona virüsü solunum yolunu, akciğeri etkileyen bir hastalık ama bir yandan da hava kirliliğini düşürerek solunum yolu hastalıklarını ve fosil yakıtların iklime olan etkisini azaltmış oldu” diye konuştu.

“ATMOSFERE GİDEN SERA GAZININ ETKİSİ 200 YIL SÜRER”



Corona virüsünün iklim değişikliğini durdurmasının zor olduğunu belirten Prof. Dr. Kadıoğlu, “ABD’nin 100 yıl önce saldığı sera gazları hala atmosferde duruyor. Şu anda bütün dünyada sera gazı kullanımı bir anda sıfırlasak bile mevcut bulunanların etkisi 100-200 yıl devam edecektir” ifadelerini kullandı.


YUSUF KALKAVAN ANADOLU LISESI
DANIŞMAN ÖĞRETMEN: ZÜBEYDE ÇOLAK


Kaynaklar:
   https://ourworldindata.org/coronavirus-source-data
https://www.who.int/emergencies/diseases/novel-coronavirus-2019

https://dergipark.org.tr/tr/pub/tubid/issue/44970/424801

https://hisarhospital.com/corona-virusu-kendisi-kucuk-ama-tahribati-buyuk/

29 Mayıs 2020 Cuma


Proje Değerlendirme :

Doğa Günlükleri isimli projemiz Doğanın değerini hiç bilmediğimiz şu günlerde doğayı kirlettiğimiz , yerlere çöpler attığımız , ağaçlar kestiğimiz , küresel iklim değişikliği ve küresel ısınmayı başlattığımız , denizlere çöpler atıp petroller dökerek balıkların doğal yaşamını ellerinden aldığımız şu günlerde bize doğaya karşı daha duyarlı daha saygılı ve daha korumacı davranmamız gerektiğini anlatan  ve bu proje kapsamında uygulayarak öğrenmenizi sağlayan bir " Doğa Projesi " oldu. Eminim bu proje içinde çok fazla yer almayan bu proje'den  haberdar olan bir öğrenciye bile bir şeyler katmıştır. Virüs nedeniyle evde kalmamız gereken bu süreçte bile biz öğrencilere çok faydalı bir o kadarda eğlenceli bir uğraş oldu.  Ayrıca projemiz bize sadece gerçek dünyada öğretilerde bulunmamış sanal dünya olan internet ortamında da bize  birçok  faydası dokunmuştur . Örneğin bu proje dahilinde web 2.0 araçlarını kullanarak kendimizi bu alanda da geliştirmiş olduk. Yine projemizde anketler yaparak oy kullanma ve yeni oy seçenekleri oluşturma konusunda önemli derecede tecrübeli bireyler haline geldiğimizi düşünüyorum. Önemli günler hakkında daha duyarlı olduk örnek vermek gerekirse " 5 Aralık DünyaToprak Günü ,  11 Şubat Dünya Güvenli İnternet Günü , 9 Mayıs E-twinning günü , 15 Mayıs Dünya İklim Günü gibi " . Doğa Günlükleri projesi içinde birçok konuya da el attık mesela bunlardan bazıları " Tasarruf evde başlar , İhtiyacın Kadar Tüket.. " bunlardan birkaçı . Yani sonuç olarak bu proje bizi doğal mekanlarla diyalog kurabilen, doğanın parçası olduğunu içselleştirmiş, günlük hayatındaki tercihlerinin doğaya etkilerinin farkında ve sürdürülebilir yaşam için harekete geçebilen bireyler haline getirdi.

Yazan:Alperen Yetiş     
Danışman Öğretmen:Sonay Atar / YKAL

Sanal Sergimiz


Kovid19 sebebiyle okullarımızda yapamadığımız yıl sonu sergimizi sanal ortama taşıdık. 5 okulda sergimizi gezebilirsiniz.


http://www.vtility.net/virtualtour/p1ynnTQAbm

28 Mayıs 2020 Perşembe

Doğa Günlükleri e Kitap


   Projemizin etkinlikleri öğrencilerimizin tuttuğu günlükler sayesinde kalıcı hale geldi. Bu günlüklerden alınan metinlerden oluşan kitabımızı okumak için aşağıdaki linki tıklayabilirsiniz.
https://www.storyjumper.com/book/read/81274935/5eab1f70d093f

17 Mayıs 2020 Pazar

BEŞERİ ORTAMDA DOĞA

KENTLERDEKİ YEŞİL ALANLAR


Dünya nüfusunun %60ı ve ülkemiz nüfusunun da %80ini barındıran kentler, insan faaliyetlerinin ve yapıların yoğunlaşmasına bağlı olarak sert çevre koşullarının hakim olduğu yerleşim birimleridir. Sert zeminlerin fazlalığı; doğal habitatlardan yoksunluk; hava, su, toprak, gürültü, koku, ışık kirlenmesi vb. kentleri doğal niteliklerini giderek kaybeden çevreler haline dönüştürmektedir. Bu durum biyolojik çeşitliliğe doğrudan veya dolaylı olarak zarar vermektedir.

Açık ve yeşil alanlar,  kentlerdeki olumsuz çevre koşullarının giderilmesi ve canlı yaşamı lehine iyileştirilerek kentlere sürdürülebilir doğal nitelikler kazandırılmasında büyük rol oynayan başlıca peyzaj planlama araçlarındandır.

KENTLERDEKİ YEŞİL ALANLARIN ÖNEMİ


Açık ve yeşil alanlar, kentlerde insanların yaşam koşullarını iyileştirici ve düzenleyici işlevler üstlenmekte, bitki ve yaban hayatı türleri için de en uygun yaşam ortamlarını meydana getirerek hayati önem taşımaktadırlar. Kentlerde beşeri unsurlar baskındır. Yeşil alanlar, beşeri ortamdaki canlıların; korunması, doğal ortamlarındalarmış gibi hissetmelerinin ve yaşamlarının devamının sağlanmasında büyük rol oynamaktadır.

Kentsel yeşil alanlar, ekolojik, fiziksel, toplumsal ve rekreasyon(insanın yaşamını canlandırması ve yenilemesi) işlevleri ile kentsel çevrelerde yaşam kalitesinin yükseltilmesine katkı sağlamaktadır.

Ekolojik boyutta, yeşil alanlar hava kalitesinin iyileştirilmesi, gürültü kirliliğinin önlenmesi, fiziksel çevre denetiminin sağlanması gibi işlevleri aracılığıyla doğal çevre kalitesini olumlu yönde etkilemektedir. Yapı ve nüfus dağılımını dengelemek, kentin gelişimini yönlendirmek ve sınırlamak, kente estetik değer katmak gibi fiziksel işlevleri ile yeşil alanlar, fiziksel çevre kalitesine katkı sağlamaktadır.

Toplumsal açıdan, tüm kentin kullanımına açık kamusal alanlar olma özelliğini taşıyan yeşil alanlar, sosyal etkileşimin sağlanması ve sosyal ilişkilerin geliştirilmesine yönelik olanaklarıyla toplumsal işlevlerini gerçekleştirmektedirler. Kent halkının ayrım gözetmeksizin ve ekonomik kısıtlara bağlı olmaksızın kullanımına açık olan yeşil alanlar, kullanıcıların yakın çevreleriyle ilişki kurmasını ve kent halkının aidiyet ve sahiplenme duygularının gelişmesini sağlamaktadır. Yeşil alanların toplumsal işlevleri, yaşam kalitesinin yükselltilmesi ve sürdürülebilirliğinde önem taşıyan aidiyet, sahiplenme duygularının oluşturulması, sosyal bütünleşmenin sağlanması ve sosyal ağların geliştirilmesinde etkili olmaktadır. 

Yeşil alanların fiziksel ve ruhsal sağlıkla ilişkili işlevleri ise toplumsal sağlık boyutunda fayda sağlayarak yaşam kalitesine katkı sağlamaktadır.

Ruhsal sağlık alanında, özellikle yeşil alanların psikolojik işlevleri etkili olmakta, açık ve doğal alanlarda bulunmak, doğayla temas etmek, stres ve duygu bozukluklarını olumlu yönde etkilemektedir.
Fiziksel sağlık alanında ise yeşil alanların rekreasyon işlevleri ve sundukları fiziksel aktivite olanakları ön plana çıkmaktadır. Özellikle konut çevresinde fiziksel aktivite açısından uygun koşulların sağlanması, fiziksel aktiviteyi engelleyici sosyal ve ekonomik kısıtların giderilerek fiziksel aktivite alışkanlığının yaygınlaştırılması, toplumsal sağlık düzeyinin yükseltilmesi açısından önem taşımaktadır. Yeşil alanlarda fiziksel aktivite yapmak, bireylerin kişisel sağlıklarından memnuniyet düzeylerini yükselterek yaşam kalitesinde etkili olmaktadır. Diğer yandan fiziksel aktivite alışkanlığının yaygınlaştırılarak fiziksel aktivite düzeyinin arttırılması fizyolojik sağlık sorunların engellenmesi açısından önem taşımaktadır. Özellikle konut çevresinin mekansal ve sosyal özelliklerinin fiziksel aktivite açısından uyumlu olması yaşam kalitesinin yükseltilmesinde etkili olmaktadır.

Yeşil alanların tanımlanan bu işlevleri, hem kaliteli yaşam alanlarının ve sağlıklı sosyal çevrelerin oluşmasında etkili olmakta, hem de bireylerce yaşanılan çevrenin mekansal ve sosyal özelliklerinin daha olumlu algılanmasında rol oynamaktadır. Bu da yaşam kalitesinin artmasına katkı sağlamaktadır.

Açık ve yeşil alanların çeşitliliği, kentteki doğal yaşama ait izleri daha nitelikli hale getirmekte, kentler için daha doğala yakın çevre ve yaşam koşulları söz konusu olmaktadır. Örneğin, çeşitli kuş türleri besinlerini kent parkları ve ev bahçelerindeki meyveli ve tohumlu bitkilerden sağlamakta, yuvalarını ise sık ağaçların bulunduğu ormanlarda yapmayı tercih etmektedirler. Piknik ve mesire alanlarında otsu bitki örtüsü ve mantarlar gelişebilmekte, göl veya deniz kıyılarındaki kumullar bazı sürüngen türlerine ev sahipliği yapabilmektedir.


Açık ve yeşil alanlar tesis edilirken veya bu alanlara müdahale edilirken, doğal süreçlerin gelişmesine olanak sağlayacak yaklaşımların benimsenmesi önemli bir detaydır.



Bildiğiniz üzere; doğaya verdiğimiz zararı en aza indirmek, çevremizdekileri bilinçlendirmek, farkındalık yaratmak, ve gelecek nesillere güzel bir Dünya bırakabilmek için 'Doğa Günlükleri' projesini yapıyoruz. Bu projede olduğum için çok mutluyum. Umarım bizlerin çok küçük bile olsa doğaya bi' katkısı olmuştur. Umarım amacımıza ulaşabiliyoruzdur...

DAN. ÖĞR. ZÜBEYDE ÇOLAK/ YUSUF KALKAVAN ANADOLU LİSESİ

Kaynakça;
plantdergisi.com
kentstratejileri.com





16 Mayıs 2020 Cumartesi

Global Climate Change

GLOBAL CLİMATE CHANGE 

 Climate change describes a change in the average conditions such as temperature and rainfall in a region over a long period of time. Global climate change refers to the average long-term changes over the entire Earth. When human activities create greenhouse gases, Earth warms. This matters because oceans, land, air, plants, animals and energy from the Sun all have an effect on one another. The combined effects of all these things give us our global climate. In other words, Earth’s climate functions like one big, connected system.

 Prevention to Prevent Global Climate Change :

 - A natural forest was added to each city to select the need for a recreation area.

 - combating climate change Education and public awareness raising. (TCÇOB)

 - PLoS One magazine, which has published various publications on climate change, published a research on World Climate Simulation. In this study, he studied the World Climate Simulation, which helps exchange ideas at the United Nations level, and the effects of this simulation.

 - TEMA Foundation, a non-governmental organization working in the field of climate change and knowledge sharing among employees of civil society on climate change in Turkey aims formations on the front foot. This latest project in the climate change situation, Turkey's climate policy, to ensure the flow of information between the UNFCCC and NGOs about the latest developments related to climate change in the EU and aims to create public opinion.

 SOURCE:

 https://www.tarimorman.gov.tr/

 https://climatekids.nasa.gov/climate-change-meaning/

 https://transitionnetwork.org/news-and-blog/category/climatechange/?gclid=CjwKCAjwkun1BRAIEiwA2mJRWRwOOGdoNrCNk7N5ofVhYRRoBTsYqnOrSpLb02ZLtjb2 Ft9-hWvw1hoCuaMQAvD_BwE

 https://www.eea.europa.eu/tr/isaretler/isaretler-2015/makaleler/iklim-degisikliginin-etkileriniazaltmak

 https://ekolojist.net/dunyada-iklim-degisikligi-uzerine-yapilan-calismalar/

http://www.tema.org.tr/web_14966-2_1/neuralnetwork.aspx?type=98

15 Mayıs 2020 Cuma

FOR A BETTER WORLD

For years we couldn't understand the nature. We could't live with it. We always dirted it .We built huge blocks of apartments ,cut down the trees ,used too much technology in our busy life.Now the world is alarming . It becomes hotter and hotter  day by day. As a result we are suffering climate change.
Climate change causes too much flood, hurricanes, fires that destroy the houses of wild animals . What can be done ?
-Demand radical reforms from politics.
-Consume less.
-Less time sitting in the car and on plane.
-Eat less meat and dairy products.
-Plant trees.
For a better world let's save our planet .There is no other world.





kutup ayısı

DÜNYA İKLİM GÜNÜ PİŞMANLIKLAR GÜNÜ OLMASIN


Bugün 15 Mayıs Dünya İklim Günü...
Pandemi nedeniyle evlerimize hapsolduk, bol bol düşünecek(!) zamanımız var. Peki neyi?  Elbette baharın gelmesiyle canlanan doğanın iştah açan meyvelerini dalından koparmaya, rengârenk çiçeklerini koklamaya, şakıyan kuşlarının sesiyle mest olmaya, serin sularına ayaklarımızı daldırmaya niçin hasret olduğumuzu.

Bu defa Dünya İklim Günü pişmanlıklar duyma, günah çıkarma, çevre sorunlarına dur diyoruz sloganları atma günü olmasın. Ben tek başıma ne yapabilirim ki günü de olmasın.   Bireysel olarak üstümüze düşeni yapmaya, toplumsal olarak farkındalık oluşturmak için harekete geçme günü olsun. Olsun ki artık sel felaketi, yok olan canlılar, hava kirliliği, çevre sorunları kaynaklı hastalıklar, açlık, kuraklık... haber sayfalarında yer almasın.

Dünya alarm veriyor... Beni kurtarın, diyor. Şimdi harekete geçmezsek dünyanın düşünebilen canlıları olan biz onun yok olmasının en büyük müsebbibi olacağız.



14 Mayıs 2020 Perşembe

9 Mayıs 2020 Cumartesi

Kentlerde Bisiklet Yollarının Artırılmasının İklim Değişikliği İçin Önemi

  Egzozun çevreye verdiği zarar aşikar. Bunu azaltmak için toplu taşıma bir çözüm olsa da  bisiklet yolları kadar etkili değil.   

  Bisiklet yollarının artması, bisiklet kullanımını da artırır. Bu sayede egzozun azalmasıyla beraber hava
kirliliği azalır. Tüm canlılar için dünya daha iyi bir hal almaya başlar. 
   
   İklim değişikliği, küresel ısınma günümüzde insanlık için çok önemli sorunlar.   Bu sorunların önüne geçmek ciddi anlamda farkındalık gerektiriyor. Bisiklet kullanımı, bu  farkındalığın oluşması ile artacaktır. Sadece doğa için bir hareket gibi görünse de  ülkedeki trafik kazalarının azalmasıyla can ve mal kaybı da bir hayli azalacaktır.

Yusuf Kalkavan Anadolu Lisesi

Dan. Öğr. Zübeyde Çolak

8 Mayıs 2020 Cuma

Proje Bitimi Değerlendirmesi
Bu yazıyı güzel bir projenin bitimi için yazıyorum.İyi ki katılmışım bu güzel projeye bana o kadar çok şey kattı ki aslında sadece bir aktivite olur birkaç şey yaparım demiştim ama bana gerçekten verimli,güzel aylar geçirmeme sebep olduğunuz için teşekkür ederim.Bilgilerime bilgi kattım artık Ekolojik okuryazar biriyim (ekolojik okur yazar ,doğalmekânlarla diyalog kurabilen, doğanın parçası olduğunu içselleştirmiş, günlük hayatındaki tercihlerinin doğaya etkilerinin farkında ve sürdürülebilir yaşam için harekete geçebilen bireydir.) Ayrıca karbon ayak izi,su ayak izi,sürdürülebilirlik,sıfır atık hakkında pek çok yeni bilgi öğrendim. Bilmediğim web2 araçlarını bu proje sayesinde öğrenip kullanmaya başladım. Çevre ve doğaya karşı çok daha bilinçli ve duyarlı oldum bana kattığınız her şey için teşekkür ederim.
 Kadir Has Anad
olu Liseli Yağmur Yardımcı

6 Mayıs 2020 Çarşamba

KOKUYU DUYUYOR MUSUN?



Kekik Yağı - Buy Kekik Yağı Kümes Hayvanları,Uçucu Yağ,Kekik Yağı ...

Hıdırellez ya da Hıdrellez, Orta Asya, Ortadoğu, Anadolu ve Balkanlar'da kutlanan mevsimlik bayramlardan biridir.
Ruz-ı Hızır (Hızır günü) olarak adlandırılan Hıdırellez günü, dünyada darda kalanların yardımcısı olduğu düşünülen Hızır ile denizlerin hakimi olduğuna inanılan İlyas'ın yeryüzünde buluştukları gün olarak düşünülür ve kutlanır.
Baharın gelişinin başka bir kutlamasıdır hıdrellez. Kırlar  kekik kokar. Hıdrellez günü çocukluğumuzda taze kekik toplar  kekikli suyla saçlarımızı  yıkardık. Mis gibi kokardık. Yüzlerce çiçek, meyve kokusu havada dans ederdi. Metrelerce uzaktan duyardık ide kokusunu...
Bahar mis kokuları ile konuşur. Duyabilen ne mutludur.  Çilek kokusu mutluluk verir.
Kim elini uzatsa fesleğen selama durur.

            Peki bu kokuların kaynağı nedir?
            Domatese kokusunu veren 450 civarında C (karbon) bileşiğidir. Çilekte 80 üzerinde C bileşiği o muhteşem kokuyu oluşturur. Bu bileşikler, kaynama noktaları düşük olduğu için oldukça uçucudur. Bu sebeple kokularını kolayca burnumuzdaki sensörlere ulaştırırlar.
        Doğa tüm kimyasıyla, coğrafyası, resmi, müziği ve diliyle ve her şeyiyle bize aidiyet duygusunu yaşatıyor. Doğanın bir parçasıyız. Ondan doğduk ve yine ona dönüyor dönüşüyoruz.  

       

           Bir tutam gül kokusu kalır gül tutan elde  diye söze başlar Rumi
           Karanfil kokuyor cigaram, dağlarına bahar gelmiş memleketimin. A.ARİF
           Bir kekik kokusu tüter sabahın seherinde. A. ERHAN
           Köşe başını tutan leylak kokusu, yakamı bırak ta gideyim. O.RIFAT
en baskın en hatırlanan duyu koku duyusudur. Şair bunu bilir de mi yazar...?



Not:    Bir kg gül yağı ekstre etmek için 4 ton gül yaprağı kullanır kimyagerler. (10 kimya)

26 Nisan 2020 Pazar


                  Doğanın Kazancı

   Bildiğimiz üzere Ozon tabakası Ultraviyole (UV) ışınları olarak adlandırılan Güneş'in zararlı ışınlarına karşı bizleri korumakta. Ama biz insanlar olarak her geçen gün parfüm, sprey, fabrika gazları, egzoz gazı vb. etkenlerle Ozon tabakasına zarar vermekteyiz. 




   Zor zamanlardan geçtiğimiz bu dönemlerde de hayatın bir nebze durmuş olmasıyla bu etkenlerde hayli bir azalış oldu. Bu da Ozon tabakasının yararına bir durum oluşturdu.
   Aslında Ozon tabakası bir yana bu doğanın büyük bir zaferi oldu. Hava ve su kirliliğinin azalması, Vahşi hayvanların ortaya çıkması gibi bir çok olay gerçekleşti.

  Marmariste boş kalan sokaklarda domuz sürüleri dolaştı. 



   
  İstanbula, denizde yunuslar göründü.




  Hava kirliliğinin azalması ile yeni yerler gördük.
:))



  
 İtalya Venedik'te su temiz olunca kuğular ve balıklar göründü. 




   Unutmayalım doğa bizim oturduğumuz bir ev ve biz sadece bir misafiriz. Asıl sahibi hayvanlar ve bitkiler. Biz olmadan onlar hayatlarını sürdürebilir ama biz onlarsız yapamayız. 

                           Danışman Öğretmen:  Resmiye Uzgör 

   

19 Nisan 2020 Pazar

CO2 ORANI:ppm



ppm (İngilizce: parts per million) milyonda bir birime verilen isimdir. Herhangi bir karışımda toplam madde miktarının milyonda 1 birimlik maddesine 1 ppm denir. Derişim birimi olarak bilinir. Herhangi bir şeyin milyonda birini de ifade edebilir.

İçme sularının analizinde ve havuzlarda sürekli olarak yapılan klor ölçümlerinde ppm derişimi kullanılır. Atmosferde meydana gelen kirlilik değerlerinin ölçümünde kullanılan derişim birimi de yine ppm’dir. Atmosferdeki CO2 miktarının güvenli ve sağlıklı bir çevre açısından belirlenen üst sınırı 350 ppm’dir.  (10. sınıf kimya kitabı)

CO2.earth’ün verilerine göre 2020  8 Şubat’ta 414.73 ppm olan oran 10 Şubat’ta 416.08 ppm’e çıkarak rekor kırıyor, ardından 11 Şubat’ta ise 415.40 ppm’e geriliyor. Geçtiğimiz yıl 10 Şubat’taki ölçümlerde ise bu oran 411.97 ppm olarak hesaplanmıştı.

            Sanayi Devrimi (18. yy ikinci yarı) öncesinde 280 ppm,

11 Şubat günü 2019’da atmosferdeki karbondioksit miktarı 413.52 ppm olarak ölçülürken bir sene sonra oran 415.40 ppm’e çıkıyor. Bu süre zarfında oranda %0.45’lik bir değişim gözleniyor.
Dünyanın ve doğanın dinlenmeye bizim de düşünmeye çekildiğimiz günlerdeyiz. Doğa yenilemeye ve yenilenmeye gönüllü... Peki biz değişebilir miyiz, ders çıkarabilir miyiz gözlemlerimizden ve yaşadıklarımızdan? Yoksa daha önce yaşanmış olan acıların sonunda olduğu gibi iki nesil sonra  unutur muyuz dönüşmeyi, dönmeyi? 
Doğanın bir parçası olduğumuzu!

10 Nisan 2020 Cuma







KÜRESEL RİSKLER RAPORU 2020’DE  İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
    21-24 Ocak arasında gerçekleşen Dünya Ekonomik Forumu ( World Economic Forum /Wef) Zirvesi’sinde iş dünyasını iklim değişikliği ve biyoçeşitliliğin korunması konusunda tutum almada harekete geçirmek amacıyla ekoloji, zirvenin öncelikli konuları arasında ele alındı. Rapor, gelecek 10 yılda gerçekleşmesi halinde muhtelif ülkelerde ve sektörlerde önemli olumsuz etki yaratması beklenen belirsiz bir olay veya koşulu küresel risk diye tanımlamaktadır.
   Doğal afetler, WEF Küresel Riskler Raporu’nda 10 yılda gerçekleşme olasılığı en yüksek 5 risk arasında gösterildi. MGM 2018 Meteorolojik Afetler Değerlendirme Raporu’na göre 1998-2017 yılları arasında seller 2, kuraklık 1.5 insanı etkiledi.
    Wef Küresel Riskler Raporu’nda iklim değişikliği ile mücadele ve uyumdaki başarısızlık 10 yılda gerçekleşme olasılığı en yüksek 5 riskten biri. BM genel sekreteri Antonio Guterres,  önlem alınmazsa iklim krizi nedeniyle her yıl 7 milyon kişinin öleceğini açıklamıştı.
   WEF Küresel Riskler Raporu’na göre gelecek 10 yılda gerçekleşme olasılığı en yüksek 5 riskten biri aşırı hava olayları. Sadece 2018’de 394 aşırı hava olayı 225 milyar dolar hasara neden oldu.
     50 yılda karasal türlerde %38, deniz türlerinde ise %36 kayıp yaşandı. WEF’in hazırladığı Küresel Riskler Raporu’nda biyolojik çeşitlilik kaybı ve ekosistemdeki tahribatı, önümüzdeki 10 yılda gerçekleşme olasılığı en yüksek 5 risk arasında.

5 Nisan 2020 Pazar

TÜKETİRKEN TÜKENMEK
İnsanlık için ulaşılması gereken en büyük hedef olarak sunulan modern hayat nedir? 
Bu soruya verilebilecek yüzlerce cevap bulabiliriz. Bu cevapların hepsinin ortak özelliği insanı daha fazla tüketime yönlendirmeleridir. Bunu gerçekleştirebilmek için de daha fazla üretmek gerektiği ortaya çıkmaktadır.
Farklı kitleleri hedef alan reklamlar, tanıtımlar, hayat görüşleri bizleri hep daha fazla tüketime yönlendirmektedir. 
Sonuç olarak ihtiyacımız olmayan ihtiyaçlar, hiçbir işimize yaramayacak ürünler, ''olmasa da olur'' diyebileceğimiz objeler arasında tükenmeye başlarız. Sadece kendimizi değil çevremizi de hızlı bir şekilde tüketmiş oluruz. Tüketim hızımız o kadar artmıştır ki, doğanın kendi kendini yenilemesine bile  fırsat vermemeye başladık. Suyu, havayı, toprağı, bitkileri, hayvanları, hatta kendi neslimizi bile yok etmekten çekinmiyoruz. Ve kaçınılmaz son ; TÜKETİRKEN TÜKENİYORUZ...
LÜTFEN İHTİYACIMIZ KADAR TÜKETELİM.






2 Nisan 2020 Perşembe

İHTİYACIN KADAR TÜKET






Bolluk içinde yaşıyoruz değil mi? Sanki kullandığımız tatlı suyun, yediğimiz yiyeceklerin hiç sonu gelmeyecek gibi. Gün gelecek kıtlık, kuraklık dünyanın her tarafına yayılacak bu gidişle. İhtiyaç fazlası aldığımız her ürün, yediğimiz her yiyecek, boşa kullandığımız her bir damla su bizim için çok değerli aslında. İsraf ettiğimiz şeyler doğamızı ve dolaylı yoldan bizi kaçınılmaz sonumuza yaklaştırıyor. Suyu bilinçsizce harcamayın, gün gelir bir damla su bile karneye bağlanır. Yiyecekleri boşa israf etmeyin, gün gelir yiyecek yemeğiniz kalmaz.  Boşa harcadığınız kağıtlar yüzünden gün gelir temiz havaya muhtaç kalırsınız.Unutmayın ki yarınlar düşünülmeden kullanılan ya da harcanılan her şeye bir gün muhtaç kalacağız. Gelecek bizim elimizde,onu doğru şekillendirmeliyiz. 

Geleceği bırakalım da, biraz da bugünümüzü düşünelim. Tüm dünyada yayılmış olan virüs dalgası ülkemizi de ele geçirmiş durumda. insanlar erzak depolamaya başladı. ihtiyacınızdan fazla erzak aldığınız için belki de dışarıda sizden daha fazla ihtiyaç sahibi insanlar erzak bulamıyor. Bu durum tek bir kişi ihtiyaç fazlası aldığında belki o kadar etkili olmaz. Fakat tüm insanlar böyle yaparsa? Bu toplumsal bir sorun. Aynı zamanda bireysel. Hem toplumda herkes kendine gerekli erzak ihtiyacını karşılayamaz hem de ihtiyaç fazlası ürün tüketen kişi maddi sıkıntıya düştüğünde herhangi bir birikimi olmaz.

Belki de hiç bu açıdan bakmamıştınız. İhtiyaç fazlasını alarak israf etmeyin. Kendinize yeterince alın ne çevrenizdekileri zor durumda bırakın ne de sınırlı kaynaklarımızı tüketin.

Yazan:Zeynep Yaren S. 
Danışman Öğretmen: Sonay Atar


Onder Algedik on Twitter: "Poşetin paralı olması ile bu paralar ...

26 Mart 2020 Perşembe



Dünya Su Günü


       22 Mart tarihi, 1993 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda ilan edildiğinden bu yana Dünya Su Günü olarak kutlanmaktadır.1993’ten itibaren katılım her yıl katlanarak arttı; halk, desteklerini göstermek amacıyla gün boyu muslukları açmamaya teşvik edildi.  Birleşmiş Milletler ve üye ülkeler bu günü, dünyadaki su kaynakları ile ilgili somut çalışmaları ödüllendirmek ve Birleşmiş Milletler tavsiyelerini uygulamaya ayırmışlardır. Birleşmiş Milletlere üye ülkelerin dışında, içilebilir su kaynakları ve su yaşamını destekleyen bazı sivil toplum kuruluşları da Dünya Su Günü’nü, çağımızın öncelikli su sorunlarına dikkat çekmek için iyi bir fırsat olarak değerlendirmektedir.





21 Mart 2020 Cumartesi



HOŞ GELDİN BAHAR

Bugün 21 Mart Nevruz Bayramı... Doğanın uyandığı, çimlerin yeşerdiği, çiçeklerin açtığı günlerin yani ilkbaharın başlangıç günü.
Doğanın bizleri kırlara davet ettiği bu günlerde biz evde kalmak zorundayız. Bunun nedeni  şu anda bütün dünyayı kasıp kavuran bir virüs: Korona
Şapkamızı önümüze koyup düşünme günü oldu "Bahar Bayramımız". Gezegenimiz uzun zamandır bizi uyarıyordu ama biz anlamamakta ısrar ettik. Kirlenen havayı, suyu, yok olan canlıları, kuruyan dereleri, eriyen buzulları, karaya sürüler halinde vuran balıkları ve daha birçok şeyi görmezden geldik. Dengeler bozuldu, evlerimize hapsolduk. Sonra Çin'deki hava kirliliğinin azaldığı, İtalya'daki kanallarda akan suyun berraklaşmaya başladığı haberlerini okumaya başladık. Doğa artık uyarılarla yetinmiyor, insanlığı cezalandırıyor. 
Hiçbir şey için geç kalmadık, kendimize ve gezegenimize bunu borçluyuz. Attığımız her adımdan sorumluyuz. İklim değişikliğine hep birlikte dur demek için Doğa Günlükleri olarak sözümüz var, doğanın parçası olduğumuzu bir kez daha tekrarlıyoruz.

NEFESİMİZİ KİRLETMEYELİM

 Dünyadaki her şey nar tanelerinden ibarettir, doğa hariç. Doğa her şeyi bir arada tutan narın kabuğudur. Biz, insanlar, dünyaya yayıldıktan sonra kabuğumuza zarar vermeye başladık. İhtiyacımız yokmuşçasına hor gördük onu fakat anlamadığımız bir şey vardı ,değerli arkadaşlarım, eğer kabuğumuza zarar verirsek güvende olabileceğimiz ortamı yok etmiş oluruz.
  Hava kirliliğini duymuşsunuzdur. Sanayileşme, motorlu taşıtların artışı ve bilinçsiz ısı kaynağı kullanmanın başlıca nedenleri olduğunu dillendirmek size sıkıcı bile gelebilir. Peki bunun sonucunda yılda yaklaşık 8,8 milyon insanı öldürdüğümüzü biliyor musunuz? Yani her konforumuz için bireysel aracımıza bindiğimizde birinin nefesini kesiyoruz, sobayı kaloriferi bilinçsizce kullanıyoruz ya minik bir çocuğu oksijen tüpüne mahkum ediyoruz, onlarca kıyafetimiz varken kıyafet alışverişine gidip giymeyeceğimiz bir pantolon daha alıyoruz ya birini boğarak öldürüyoruz. Bencilce ve bilinçsizce devam edersek çocuklarımızı da torunlarımızı da biz öldüreceğiz.
Türkiye'nin 2018 yılında doğaya saldığı karbon 430 milyon ton yani kişi başı 5.2 ton demek. Dünyada en çok karbon salınımı yapan ülkeler arasında 15.yiz ve bunu düzeltmeliyiz. Alışkanlıklarımızı ve konforu bir kenara bırakıp ahlak anlayışımızı ve vicdanımızı önümüze alarak yapmamız gereken karbon ayak izimizi (tüketimimizi) azaltmak. En bilineni -ama zorunlu kalınmadıkça yapılmayanı-toplu taşıma kullanımı, uçak yolculuklarını azaltmak, gerekli olmadıkça elektronik alet kullanmamak, güneş enerjisi gibi yeşil enerji kullanmak, et yemeyi azaltmak, karbon salınımı az ve yerli gıdalar tüketmek, geri dönüşümü önemsemek, yeşil alanları temizleyip korumak, bilinçlenmek ve bilinçlendirmek.
Unutmayın! Temiz bir hava gelecek nesillere nefes olmak demektir. 



20 Mart 2020 Cuma

NE KADAR ÖZGÜRÜZ?


NE KADAR ÖZGÜRÜZ?

İnsanoğlu bireysel ve toplumsal olarak rahata kavuşmak için her şeyi  yapıyor. Yüzyıllardır süregelen hep daha iyiye ve rahata erme  arzusu beraberinde birtakım sıkıntıları da getiriyor. Her yenilik gölgesiyle geliyor.  Kendi gölgemizi göremez durumda mıyız ?  Hala zaman var mı? İnsanlık adına zaman var mı?
Doğa özgürdür. İnsan da doğanın ayna görüntüsüdür. O halde doğanın bu özgür ruhunu içimizde keşfetmeli ve sınırımızı hatta haddimizi  bilmeliyiz. Bu yüzden evdeyiz. Bir başkasının, havanın, suyun, toprağın, kısacası doğanın özgürlüğüne ne kadar zarar verdik ve şimdi ne yapmalıyım sorusuna cevap bulmak için evdeyiz.
Doğa da  insan da özgür olmalı. Su da akmalı, coşmalı .Suyu hapsettik. Depolara, plastik kaplara, şişelere, ....  Akan su kir tutmaz denir. Biz suyu kirlettik, suya hükmettik. Onu kısıtladık. Aslında etrafımızı çevreleyen duvara bir tuğla daha ekledik.  Ne yapsaydık? 20 katlı bir gökdelende otururken suyu nehirden mi taşısaydık?  Bir elma ağacından on elma yemeyi nasıl biliyorsak bir tanesinin çekirdeğini de yeniden ekmeliydik. ‘Kıyametin kopacağını bilseniz elinizdeki fidanı dikiniz’ der  Hadis-i Şerifte. 
İnsan doğanın yansımasıdır. Öte yandan doğaya insan eli değdikçe doğa da kendini korumaya alıyor. Sürdürülebilirlik için bizi korumaya alıyor. Ne ekersek onu biçiyoruz . Bazen yaptığımız kötülükten daha fazla zarar görmemek için bugünlerde yaşadığımız gibi hayatımızda duraksamalar  yaşıyoruz. Düşünmek için çok vaktimiz var. Yansımayı, mükemmelliği, elimizin ne kadar kirli olduğunu fark etme zamanı.

5 Mart 2020 Perşembe

YILIN SON CEMRESİ



Bugün yılın son cemresi de toprağa düşmüş bulunuyor.
Baharın gelmesi çok yakın. 
Daha önceki yazılarımda da cemrenin anlamından bahsetmiştim. Bu yazımda daha detaylı olarak bakıcaz:
Türk ve Altay halk kültüründe ve mitolojisinde "imre" (imere veya emire) adı verilen cinin neden olduğuna inanılır. İlkbaharda görünüp titrek ışıklar saçarak göğe yükselir. Sonra buzların üzerine düşerek onları eritir. Oradan da yere girer. Bundan sonra ısınmış topraktan buhar yükselir. Yani emire baharın gelişini temsil eder. Bulgarlarda "zemire" olarak yer alır. Anadolu Türkçesindeki Arapçadan gelme "cemre" sözcüğünün aslında bu adın benzetme yoluyla, değişmiş hali olduğu söylenebilir.
Arapça kökenli bir kelime olan “cemre”‘nin sözlük anlamı ise kor yani ateştir. Halk arasında ise sıcaklığın artması olarak bilinir. Cemrenin ilkbahar başlamadan hemen önce yedi gün arayla havaya, suya ve toprağa sırasıyla düştüğüne inanılır. Bu şekilde hava, su ve toprak ısınır.
Halk arasında cemre düşmesiyle birlikte Hıdırellez ve Nevruz kutlamaları başlamaktadır. Cemre düşmesi Türk kültüründe de önemli bir yere sahiptir. Kültür ve edebiyat alanında kendine yer bulmuştur. Osmanlı zamanında divan şairleri cemre zamanlarında önemli kişilere övgü şiirleri yazmışlardır. Bu şiirlere ‘cemreviye’ denilmektedir.
O zaman, nice cemrelere. Doğayla esen kalın...
DAN. ÖĞR. ZÜBEYDE ÇOLAK/YUSUF KALKAVAN ANADOLU LİSESİ
Kaynak: Wikipedia / internethaber.com

ÇIÇEĞİN RENGİ TOPRAĞIN DİLİ

ÇIÇEĞİN RENGİ TOPRAĞIN DİLİ


ORTANCA ÇİÇEĞİ. 
ASİDİK ORTAMDA MOR
BAZİK ORTAMDA PEMBE RENKTE AÇAR. 

10.SINIF KİMYA KITABI
LACKMUS 
MEHTYLROT
KRESOL KIRMZISI/dönüşümü sağlayan bileşik adı. 


Toprak Asitliği


Bir asit hidrojen iyonları (H+) serbest bırakma eğilimi gösteren bir madde olarak tanımlanmaktadır. Tersine, bir baz hidroksil iyonlarını (OH-) serbest bırakan bir madde olarak tanımlanmaktadır. Bütün asitler hidrojen iyonları içerir ve asidin gücü asidin iyonizasyon (hidrojen iyonlarını serbest bırakma) derecesine bağlıdır.   Bir toprağın bazik iyonlara (Ca, Mg, K) ilişkin değiştirme kompleksi tarafından ne kadar çok hidrojen iyonu tutulursa, toprağın asitliği o kadar fazladır.

En Uygun Ürün Üretimi pH Aralığı için Arzu Edilen Toprak pH’i

En uygun bitki büyümesi için arzu edilen pH aralığı ürünlere göre değişir. Bazı ürünler en iyi 6. 0 ila 7.0 aralığında büyürken, diğerleri hafif asidik koşullar altında iyi büyür. Kireç ihtiyacını ve kirece tepkiyi etkileyen toprak özellikleri bölgelere göre değişir. En iyi ürün performansı için toprak pH’inin yönetilmesinde toprak ve ürün hakkında bilgi sahibi olmak önemlidir.
Toprak koloidleri tarafından tutulan kalsiyum, magnezyum, sodyum ve potasyum gibi bazik elementler hidrojen iyonları ile değiştirildiğinde topraklar asidik olur. Yüksek yıllık yağış koşulları altında oluşan topraklar daha kurak koşullar altında oluşan topraklardan daha asidiktir. Böylece, çoğu güneydoğu toprağı içsel olarak Orta batı ve uzak Batı topraklarından daha asidiktir.



1 Mart 2020 Pazar

DOĞA GÖZLEM GEZİMİZDEN BİZE KALANLAR...

DOĞA GÖZLEM GEZİMİZDEN BİZE KALANLAR...

Doğa Günlükleri adlı e-Twinning projesi kapsamında doğa gözlem gezisi etkinliğimizi Orman İşletme Müdürlüğü’nü ziyaret ederek gerçekleştirdik. Amacımız Edirne’deki ormanlar, bitki çeşitliliği, çevreye ilişkin yapılan çalışmalar ile bilgi almaktı ve gerçekten çok güzel şeyler öğrendik. Daha sonra Söğütlük Kent Ormanı’nda yürüyüş yaptık ve yakınındaki lavanta tarlasını gezerek gezimizi tamamladık.
NELER ÖĞRENDİK?
Türkiye geneline göre Edirne’nin orman açısından zengin olmadığını ve Türkiye ortalamasının altında kaldığını, bu konuda çalışmalar yapıldığını daha yeşil bir Edirne için çalışıldığını öğrendik.
Orman Genel Müdürlüğü olarak yakın çevre ve köylerde ceviz, badem ve ıhlamur ekimini teşvik ettiğini, halkın bilgilendirdiğini ve bu konuda epey yol aldıklarını gördük.
Lavanta ekimi yapıldığını ve artık lavanta ürünleri de üretilebildiğini öğrendik.
Arıcılık konusunda çalışmalar yapıldığını öğrendik.
Bozuk orman arazi diye tabir edilen bölgelerin de değerlendirilerek ceviz yetiştirmeye elverişli hale getirildiğini öğrendik.
Son yıllarda artan kuraklıklardan dolayı ibreli tür denen ağaçların dikimine ağırlık verildiğini ve ağaçlandırmanın mümkün olduğunca çok yapılmasına çalışıldığını öğrendik.
Karaağaç denen bölgede bu bölge için endemik bir tür olan Karaağaç’ın neredeyse hiç kalmadığını çünkü bu ağaç türünün çevre kirliliğine çok duyarlı olduğunu son yıllarda artan kirlilikten dolayı ayakta kalamadığını öğrendik.
Ve her birimizin aldığımız nefes için doğaya borçlu olduğumuzu ve ömrümüz boyunca bunun için 7 ağaç dikmemiz gerektiğini, araba, yakıt vb bir sürü diğer etmenleri de katarsak 70 ağaç daha dikmemiz gerektiğini ve yaklaşık olarak doğaya 77 ağaç borçlu olduğumuzu öğrendik.
Meşelik alanlarda yetişen trüf mantarının Edirne’de de yetiştiğini ve 55 dönümlük bir alanda bu mantarı yetiştirmek için ağaçlandırma yapıldığını öğrendik. Özellikle meşe ağacı dikildiğini çünkü bu mantarın meşelerin kök bölgelerinde yetiştiğini ve diğer mantar türlerine göre toprağın yüzeyinde değil altında olduğundan toplanmasının özel çaba gerektiğini ve 5-6 yıl içinde istenen seviyeye gelineceğini öğrendik.