Koca devrin yok olduğu, doğanın yokluğunu ilan ettiği,
yeşermeye bile mecali kalmadığı bir hiçliğin içinde var olmuş bir yer.
Topluluğun içindeki en acımasız en bencil insanların kurduğu düzensizlik
üzerindeki seğirin gidişatının anısına. Belki de distopyaların en karanlığı
olmaya aday göstereceğimiz bu topluluk doğayı katlettikten sonra nefes
alabileceklerini zannedercesine devam ediyorlardı hayatlarına. Ta ki biri buna
el atana kadar.
“Sanki biri nefesimi kesmeye çalışıyormuş gibi yine kalktım
huzursuzluğumu paylaştığım yataktan. Yavaşça aynaya yaklaştım yüzümün ne halde
olduğunu görmek her zamanki gibi kendimi doğanın bir parçası gibi hissetmeme
sebebiyet vermişti. Her gün bu tiksintiyle yüzümün yansımasına lanet okumak
nefesimi daha da daraltıyordu.”
Ne kadar hikayenin baş karakteri de olsa doğaya karşı
acımasızca hakaret niteliği yüklediği cümleleri karşılıksız kalamayacaktı. Biz
onu düşüne dursun bırakalım. Asıl olaylar yerinin bilinmediği tanımının
hükümsüz olduğu hiçliğin iradesini eline aldığı yerde geçiyordu. Bir avuç
insanın toplandığı dışarısının aksine doğayla iç içe bir alanda konuşma sesleri
gittikçe yükseliyor. Ne olduğunu anlamak çok güç değil doğrusu. Bir asırdır
doğanın katledilmesi yeterince gündemde olan bir konu. Başta sadece tüketim
amaçlı bizim nefesimiz yaşam çizgimiz olan doğayla olan anlaşma insanların
çıkarları doğrultusunda acımasızca katledildi. Sadece zarar verilerek yarar
sağlandığı bir kölelik sözleşmesine dönüştü. Hiçbir şey yetmiyor tüketimi
engelleyemiyordu. İşte tam da bu yüzden bir avuç insan burada toplanmış kargaşa
yaratıyorlardı. Araya zorla atılan profesörlerden biri.
-Bu buluş denemeye değer. Karşı çıkmak yerine sadece
denemeyi tercih etsek bir sonuca ulaşabiliriz. Demesi işe yarar bir etki
sunmamıştı. Buna rağmen gurubun en görkemli ve bilgili olan başka bir profesörü
söze sakin ve çatık kaşlarını yumuşatarak söze girdi.
-Yani şimdi siz diyorsunuz ki doğanın bu kadar tüketilip
harap olmasının nedeni insan beynindeki doğa karşıtı hastalıklı hücreler.
Diyelim ki böyle, kabul bunun iyileştirilmesi lazım. Sunduğunuz çözümün yan
etkilerini bilmiyorsunuz hiç denenmemiş, insanlar üzerinde nasıl bir yan etki
yaratacak bilmiyorsunuz. Kısacası bilinmezlerle dolu bir çözüm ortaya
atıyorsunuz ve buradaki çok değerli insanları şaşkına çeviriyorsunuz. Bu bir
zaman kaybımı yoksa farklı çılgın teorileriniz hala devam ediyor mu? Küçük
kıpırdanmalar başlamış grup ikiye bölünmüş karar alınmamış doğa hala yok olma
evresinde. Derin bir nefes sesinden sonra kendine güveni tam bir ses tonuyla
dâhimiz yine söze atılır.
-Yan etkileri tabi ki var. Göz önünde bulunduracak olursak
şuana kadar bütün fikirleri denme yanılma yoluyla test etmedik mi. Şimdi
elimizde küçükte olsa bir umudumuz var buna yüz çevirmek sadece aptallık olur
üzgünüm ama şuana kadar aldığınız diplomaları sadece havadan kapmışsınız demek
ki doğru sorgulama yetiniz sadece eski kafalarınızın içinde sıkışıp kalmış. Her
şey yeterince ortada değil mi dünya artık zarara karşı zararla karşılık veriyor
doğa bize çırpınarak yardım etmekten yoruldu. Hazırlamış olduğumuz formül
doğaya kesinlikle zarar vermeyecek sadece beyinlerinde hastalıklı hücreler
bulunduran insanlara etki edecek. Bir solukta kendini anlatmanın şerefiyle diğerlerinin
fikirlerini gözlerinden anlamaya çalışıyordu. Uzun bir sessizlikten sonra karar
verildi.
- Madem tek çare bu o zaman bütün yetki sende her şeyden sen
sorumlusun. Şimdi geri kalan detayları anlat da işe koyulalım. Herkes
konuşulanlara hak vermişti sıra şimdi uygulamadaydı.
- Yapmış olduğumuz formülü yağmur bulutlarının yardımıyla
ülkenin her yerine yayacağız o sırada hasarlı hücrelerin bulunduğu beyinler
uykuya dalacak ve ancak beyinlerinde bu hasar geçtiklerinde uyanabilecekler
bizde bu sırada onları muhafaza edip beyin dalgalarını inceleyerek geri kalan
insanlarla birlikte mücadeleyi devam ettirip geleceğin varlığını koruyacağız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder